“Elimizdeki bu eser, on sekizinci yüzyılda Fas’ta yaşamış bir büyük ârife ait. Tasavvuf terminolojisindeki, hallere, makamlara ve bazı özel nitelikteki kullanımlara tahsis edilmiş yüz kırk üç terimi ele alan bir eser bu.” Mütercim girizgâhı böyle yapıyor. Ve kitabın içeriğini özetleyen iki cümleyle vurguluyor amacı. Kitabı elime aldığımda şunu sordum kendime, bu kitabı niçin okuma ihtiyacı duydun? Başlıkta da belirtildiği üzere sufilerin el kitabı niçin seninde elinde olmalı? Açıkçası bu soruyu yanıtlayamadım kendimde. Sadece okumak istedim ve bir hazine bulmuşum edasıyla raftan büyük bir iştahla alıp inceledim. Nihayetinde okumaya başladığımda üzerimdeki ölü toprağını atacak olan kitabın bu olduğuna karar verdim. Yalnız kitapta en çok dikkatimi çeken, kalbinizi açmadan ve dahi bir takım manevi halleri müşahede etmeden bu kitabın size çokta anlamlı gelmeyecek olması. Kitabın anlaşılmak için sizden bir isteği var, manevi tecrübelere ruhun açık olsun, kalbin hazır olsun ve muhabbetullah gibi bir derdin olsun. Herkese aynı hissiyatı aynı ölçüde vermeyecek bu kitap. Kimisine ağır, kimisine su üstünde yürüyormuş hissiyatını veriyor. Zira terim, hâl, yol, tecrübe ve daha nicesiyle sûfilerin, dervişlerin ruh dünyalarından haber veriyor. Sufi terminolojisi diyebiliriz. Yalnız tasavvuf meraklıları, terminoloji meraklıları ve arayışta olanların okuması gereken kitaplardan diyebiliriz.
Doğrusunu Allah bilir.